Tevbe Suresi – 31.Ayet’in Tefsiri

“Onlar hahamlarını ve rahiplerini Allah’tan ayrı rabler edindiler. Meryemoğlu Mesih’i de. Halbuki kendilerine yalnız tek ilah olan Allah’a ibadet etmeleri emredilmişti. O’ndan başka ibadete layık ilah yoktur. O, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir.” (et-Tevbe 9/31)

Şeyhu’l-İslam İbni Teymiyye bu ayetin açıklamasını yaparken şunları zikretmektedir:

“İşte şanı Yüce Allah’ın haram kıldıklarını helal, helal kıldıklarını da haram kılmak hususunda haham ve rahiplerine itaat edip onları “rab” edinenler iki türlü olurlar.

1- Birinci Tür:

Bunlar Şanı Yüce Allah’ın dinini değiştirdiklerini bildikleri halde, onlara uyarlar ve arkalarından giderler.

Allah’ın haram kıldığını helal, helal kıldığını da haram olarak kabul ederler ve bunu başkanlarına uyarak yaparlar. Bununla birlikte bu başkanlarının da peygamberlerin dinine muhalefet ettiklerini bilirler. İşte bu bir küfürdür.

Allah ve Rasulü, bunu “şirk” olarak değerlendirmişlerdir. Onlar isterse ibadetlerini bu gibi kimselere yönelerek yapmasınlar, önlerinde secde etmesinler.

Buna göre, dine aykırı olduğunu bilerek bu konularda başkasına uyuyor ve onun bu söylediklerinin Allah’ın ve Rasulünün söylediklerinin dışında olduğunu inanarak kabul ediyorsa, o da onlar gibi müşrik bir kimse olur.

2- İkincisi ise:

Onların helali haram, haramı da helal kıldıkları konusunda iman ve inançları sabit olmakla birlikte Allah’a masiyet (isyan) hususunda bu lider ve başkanlarına itaat ederler. Tıpkı müslüman bir kimsenin, suç olduğuna inanarak bir günahı yapması gibi. Bu gibi kimselerin hükmü de, bunlara benzer günahkar kimselerin hükmü gibidir.

Nitekim sahih hadiste Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“İtaat ancak maruftadır.”; “Müslüman, günahla emrolunmadığı sürece, sevsin yahut sevmesin, her hususta dinlemek ve itaat etmekle yükümlüdür.”; “Yaratıcıya isyanı gerektirecek hususlarda hiçbir yaratılmışa itaat yoktur.”; “Size bir günahı emreden kimseye itaat etmeyiniz.”

Diğer taraftan haramı helal, helali da haram kılan kimse, eğer amacı Allah’ın Rasulüne uymak olan müctehid, fakat bizzat hakkı tesbit edememiş, buna rağmen elinden geldiğince Allah’tan korkup takva göstermiş bir kimse ise, Yüce Allah onu, hatası dolayısıyla sorumlu tutmayacaktır. Aksine, bununla Rabbine itaat etmiş olduğu içtihadı dolayısıyla, ona ecir verecektir.

Fakat Rasulün getirdiklerine göre hata olduğunu bildiği halde, bu yanlışta o müctehide uyan ve Rasulün sözünü bir kenara bırakan kimse Yüce Allah tarafından yerilen “şirk” içine düşmüş olur. Hele hele bu konuda nefsi arzularına uymuş, dili ve eliyle buna destek olmuşsa, ayrıca bunu Rasulün yoluna aykırı olduğunu bilerek yapıyorsa, bu kişinin cezalandırılmasını gerektiren bir “şirk” olur. Bu bakımdan bilginler, bir kimsenin bildiği gerçeğe aykırı olan hiçbir konuda başkasını taklid etmesinin caiz olmadığı üzerinde görüş birliğine varmışlardır.

(…) Eğer bir müctehide uyan kişi, gerçeği ayrıntılı bir biçimde bilmekten acizse ve taklit konusunda kendisinin durumunda olanların gösterebilecekleri gayreti (içtihadı) göstermişse, yaptığı hatadan dolayı sorumlu tutulmaz. Kıble konusunda olduğu gibi… Fakat, sırf nefsi arzularından dolayı benzerlerinden daha aşağıda olan bir kişiyi taklit eder ve onun haklı olduğunu bilmeksizin eliyle, diliyle onu destekleyecek olursa, böyle bir kişi cahiliye halkından olur.

Onun uyduğu kimse isabet etse bile, onun bu ameli salih bir amel olmaz, hatalı olursa, günahkar olur. Tıpkı Kur’an-ı Kerim’in açıklanmasında sırf kendi görüşünü söyleyen kimsenin durumunda olduğu gibi. Bu kişi görüşünde isabet ederse, hata etmiş olur. Hata edecek olursa, ateşteki yerine hazırlanmalıdır. Bu gibi kimseler, zekat vermeyen, dinara, dirheme, güzel elbiselere tapınan kimseler gibi, haklarında tehditlerin bulunduğu kimselerdir. Çünkü böyle birisi, eğer malı, kendisini Allah’a ibadet ve itaat etmekten alıkoyacak kadar seviyorsa, ona ibadet etmiş olur. Bunların durumu da böyledir. Bu işte küçük bir şirk bulunur ve buna göre de onlar tehdit altındadırlar. Hadis-i şerifte:

“Riyanın hafifi dahi bir şirktir.” buyrulmuştur.

İbn-i Teymiyye’den alıntı burada sona erdi. (Bkz. İbni Teymiye Kulliyatı, 7/61 vd)

VD

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

*

Latest from İslam

İmanî Hendek

Rabbanî mücahid, düşmanları onu dininde fitne için kuşattığında kalbine yönelir ve düşmanları
Go to Top