“Cihada karşı olan tutumu, herkesin gerçek yüzünü ortaya çıkarır”

Yüce Allah şöyle buyurur:

Sizi gözetleyip duranlar, eğer size Allah’tan bir zafer (nasib) olursa, “Sizinle beraber değil miydik?” derler. Kafirlerin (zaferden) bir nasipleri olursa (bu sefer de onlara), “Sizi yenip (öldürebileceğimiz halde öldürmeyip) müminlerden korumadık mı?” derler. Artık Allah kıyamet gününde aranızda hükmedecektir ve kâfirler için müminler aleyhine asla bir yol vermeyecektir.(Nisa, 141) 

Şeyh Abdurrahman es-Sadi, tefsirinde “Sizi yenip (öldürebileceğimiz halde öldürmeyip) müminlerden korumadık mı?” ayeti hakkında şöyle der:

“Yani onların önünde olduklarında bile, güçleri yetmesine rağmen onlara karşı savaşmazlar. Yine müminleri her türlü engelleme, korkutma ve hatta onlara karşı kafirlere yardım etme vb. araçlarla önlemeye çalışırlar”.

Yine “İçlerinden bir grup: “Ey Yesrib halkı! Artık size duracak yer yok, geri dönün” demişti. Onlardan bir grup da: “Evlerimiz korumasızdır” diyerek Peygamber’den izin istiyorlardı. Oysa onlar (evler) korumasız değildi. Sadece kaçmak istiyorlardı”. (Ahzab, 13) ayeti hakkında ise şöyle der:

“Bu grup, insanları cihaddan alıkoyar ve düşmanlara karşı savaşmaya güçleri olmadığını iddia ederek savaş meydanından çekilmeyi tavsiye eder. İşte bu, en kötü ve en şerli gruptur”.

Şeyhülislam İbn-i Teymiyye (rahimehullah) da şöyle der:

“Sonra Allah buyurdu ki: ‘Hele kendilerine korku gelip çattı mı, ölüm karşısında baygınlık geçiren kimse gibi gözleri dönmüş bir şekilde senden yardım beklercesine sana baktıklarını görürsün”. (Ahzab, 19)

Kalplerindeki güçlü korkudan dolayı onlar, tıpkı ölüm anında şuurunu kaybedenler gibidir. Ölümden korktukları için bu, onlar için aynıdır.

Allah (c.c.), buyurur ki: “Korku gidince de hayra (mala, ganimetlere) karşı oldukça düşkünlük göstererek keskin dilleriyle sizi incitirler”. (Ahzab, 19)

Münafıkların müminlere keskin dilleriyle ettikleri çeşitli hakaretler vardır: “Her şey sizin yüzünüzden oldu. İnsanları bu dine davet eden sizsiniz. O halde gidin ve bunun için kendiniz savaşın!”

Bu, münafıkların ashabdan olan müminlere söyledikleri sözlerden biridir. Bazen de şöyle derler: “Bizi önceden bu yere getiren sizlersiniz. Eğer biz daha önce ayrılsaydık bunlar başımıza gelmeyecekti”.

Yine şöyle derler: “Sizler, bu azlığınızla ve zayıflığınızla düşmanlarınızı yeneceğinizi düşünüyorsunuz ha! Dininiz sizi aldatmış”.

Allah (s.v.t), bunun hakkında şöyle buyurur:

“O zaman münafıklar ve kalplerinde şüphe bulunanlar diyorlardı ki: “Bu Müslümanları dinleri aldatmış, (çünkü kendilerinden çok üstün bir ordu ile savaşa girişiyorlar. )”Halbuki kim Allah’a güvenip dayanırsa Allah ona yeter. Şüphe yok ki Allah azîzdir, hakîmdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir). ” (Enfal, 49)

Bazen derler ki; “Sizler çılgınsınız! Sizde akıl yok. Kendinizi ve beraberinizdekileri mahvetmek istiyorsunuz”.

Şeyhülislam (rh.a), bunlar hakkında şöyle yorum yapıyor: “Bu tipler, kimi zaman müminlere en ağır hakaretleri sarf ederler ve aynı zamanda onlar, mal hususunda çok cimridirler”. (Bkz. Mecmu’ul Feteva)

Allah, münafıklar hakkında şöyle buyurur:

“Onlar düşmandır; o halde onlardan sakının!”(Münafikun, 4)

İmam İbn-i Kayyim (rahimehullah), bu ayetin tefsirinde şöyle der:

“Münafıkların Müslümanlara yönelik tehlikesi, asli kafirlerinkinden daha büyüktür. Bu yüzden Allah, onları kast ederek; “Onlar düşmandır; onlardan sakının!” buyurmuştur.

Böylesi bir ifade, bir sınırlamayı belirtir. Yani onlardan başka düşman yoktur, gibi. Esasında bu, onlardan başka düşman olmadığı anlamına gelmez fakat onların düşmanlıktaki önceliğini gösterir.

Müslümanlara karşı yabancılar gibi davranmazlarsa bu görülemeyebilir. Fakat hayır; onlar Müslümanlarla birlikte yaşamayan ve düşmanlıklarını açıkça deklare edenlerden daha fazla düşmanlığa layıktırlar.

Onlar, açıkça düşmanlık gösterenlerden çok daha zararlıdır. Çünkü asli kafirlerle olan savaş, bir süre devam eder ve durur. Fakat münafıklar, Müslümanlarla birlikte yaşarlar ve onların sırlarını düşmana bildirirler. Müslümanların felaketlerini gözlerler. İşte bundan dolayı onlar, asli kafirlerden daha çok düşmanlığı hak ederler”. (Bkz. Tariku’l Hicreteyn ve Babü’s Saadeteyn)

Hafız İbn-i Kesir (rahimehullah) şöyle der:

“Yüce Allah, kendilerinin görünüşlerine aldanılmaması için münafıkların özelliklerine dikkat çekti. Bunun dışında büyük zararlar, onlara yönelik tedbir eksikliğine bağlı olarak meydana gelir. Kendileri kafirler iken birileri onların mümin olduklarını gerçekten düşünürse o zaman bu, kafirler hakkında olumlu düşünme açısından büyük bir sorundur”. (Bkz. İbn-i Kesir Tefsiri)

Daha sonra şeriatta münafıklara karşı olması gereken tutumun genel hatlarıyla ilgili kurallardan bahsediliyor.

Allah (c.c.) şöyle buyurur:

“Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran”.(Tahrim, 9)

İbn-i Kesir, bununla ilgili olarak şöyle diyor:

“Allah, Resulü (s.a.s)’ne kafir ve münafıklarla cihad etmeyi ve onlara karşı sert davranmasını emretti. Yine Allah (c.c.), O (s.a.s.)’na kendisini takip eden müminlere karşı merhametli davranmasını emretti.

Abdullah ibni Mes’ud (r.a.), bu ayetle ilgili olarak; “el ile, en azından yüzünü asarak” yorumunu yaptı.

İbn-i Abbas (r.a.) dedi ki:

“Allah (c.c.), Rasulü (s.a.s.)’ne kafirlere karşı kılıçla; münafıklara karşı ise dille ve tedaviyle mücadele etmesini emretmiştir”.

Dahhak bin Kays ise şöyle dedi:

“Kafirlere karşı kılıçla cihad et! Münafıklara karşı ise diline sert davran! Onlara karşı cihadın şekli de budur”.

Mukatil ve Rabi de benzer şeyler söylemiştir.

Hasan ve Katade şöyle dediler:

“Onlara karşı mücadele, onlara İslami hadleri uygulamayı da içerir”.

Bu açıklamaya dayanarak şunu söyleyebiliriz ki; “Allah, kafirleri ve münafıkları durum ve şartlarına göre her türlü metotla cezalandırılabilir”. (Bkz. İbn-i Kesir Tefsiri)

Alıntıdır

Bir cevap yazın

Your email address will not be published.

*

Latest from Cihad

Neden selefî cihad?

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın adıyla… Hamd, “Savaş size farz kılındı” [1]
Go to Top